top of page
Yazarın fotoğrafıYunus YALIN

Değişen Dinamiklerin Etkisiyle Birlikte Yıkıntıların Arasından Teknoloji Yükseliyor

Güncelleme tarihi: 13 Ara 2023


Yazar: Advancity | Eğitim Teknoloğu – Yunus YALIN


Merhaba Advancity takipçisi, bu makalemizde KPMG'nin “2019 Küresel CEO Araştırması” göz önünde bulundurarak kurumların ve üniversitelerin benzerlikleri üzerinde çıkarımlarda bulunduk, keyifli okumalar dileriz.

2019 yılında üniversiteler değişen dinamiklerin peşinden gidiyor. Bu yıl üniversitelerin geleceğin teknolojide olduğunu anladığı yıl olarak görüyoruz. Teknoloji geleneksel iş modellerini sarsarken, üniversiteler dönüşüm olmadan ayakta kalamayacaklarını kabul ettiler. Bu yıl Türkiye'deki üniversitelerin yarısından çoğu eğitim modelleri değiştirerek gelişen teknolojinin de etkisiyle e-eğitime yöneldi. Geçen yıl bu oran daha azdı.

Üniversitelerin eğitim modellerini değiştirmesiyle birlikte ders verimliliğinde de artış gözlendi. Her şeyden önemlisi; “Çağın Dinamiklerini Yakalamak ya da Dinamiklerin Gerisinde Kalmak” sözün ne kadar geçerli olduğudur. Yeni nesil ve eski nesil bireyler de çağın gerekliliklerinin farkındalar, çağın gerçeklerini kabullenip teknolojiyi eğitime entegre eden üniversiteler, klasik eğitim veren üniversitelerden daha ön plana taşınıyor. Teknoloji dönüşümünü erteleyen üniversitelerin her zamankinden daha fazla geri planda kaldığını gözlemlemekteyiz.

Bu noktada belki de KPMG'nin yaptığı “2019 Küresel CEO Araştırması”nın “Bilinmeyen Sular” başlıklı makalesine göz atmakta fayda var. Üniversiteler de aynı kurumlar gibidir. Kurumların dijitalleşmede yaşadığı sorunları üniversiterle de ufak farklarla birlikte aynı şekilde yaşarlar. Bu nokta KPMG'nin CEO araştırmasında yer alan “Büyümeyi Tehdit Eden Riskler” analizine göz atabiliriz.

Büyümeyi tehdit eden riskler” analizine göre Türkiye'de gelişmenin önünde engel olarak görülen riskler şu şekilde sıralamış;

  • Operasyonel Riskler (%24)

  • Yeni Gelişen/Yıkıcı Teknoloji (%20)

  • Ülkeselliğe Geri Dönüş (%20)

  • Siber Güvenlik (%20)

  • Çevresel Sorunlar ve iklim değişikliği (%8)

Bu etkiler küresel alanda oranlarda ve sıralamada farklılık gösteriyor.

  • Çevresel Sorunlar ve iklim değişikliği (%21)

  • Yeni Gelişen/Yıkıcı Teknoloji (%19)

  • Ülkeselliğe Geri Dönüş (%16)

  • Siber Güvenlik (%14)

  • Operasyonel Riskler (%14)

Sonuçları değerlendirecek olursak, Türkiye'de üniversitelerin eğitime katkılarındaki beklenti artık değişiyor. Teknolojik dönüşümleri gerçekleştiren üniversiteler bireylerin ihtiyaçlarına en iyi şekilde karşılık verebiliyor. Örneğin; üniversiteler derslerinin bazılarını uzaktan eğitime geçirerek; öğrencilerin, eğitmenlerin ve üniversitenin zaman, mekân ve paradan tasarruf etmeleri sağlanmış olur.

Üniversiteler teknolojik dönüşümlerini gerçekleştirmediği sürece; gerçek potansiyel gücünü görmekten imtiyaz edecektir. Değişim; değişmek istemeyenleri yutmak için sabırsızlıkla ilerlerken, dönüşümü kabul etmeyen yöneticiler kurumlarının yapısının artık dünden daha karmaşık olduğunu göreceklerdir. Teknolojik ve bilimsel belirsizliklere her zamankinden daha açık üniversiteler diğer üniversitelere göre daha hızlı değişiyor ve gelişiyor. Rekabet ortamında büyüyen teknolojik değişim geleneksel eğitim yapılarını sarsıyor.


Türkiye'de üniversiteler, teknolojinin ve bilimsel dönüşümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunun farkına vardılar. Teknoloji ve bilim karmaşıklığını arttırmadan önce üniversitelerin öncülük ederek eğitimi dönüştürmeye başladıklarını görmekteyiz.


Üniversitelerde bulunan farkındalıkları ele alacak olursak;

Türkiye'de üniversitelerin yarısından çoğu eğitim çevrelerince beliren yeni kuralın “Teknolojik Değişim” olduğunun farkındalar. Dünya genelinde bu çerçeveye bakacak olursak Türkiye'den daha olumlu bir tablo görmekteyiz. Bu aşamada Türkiye olarak el ele vererek dönüşümü kabullenmeli ve bu konuda esnekliğimizi genişletmeliyiz. Bir şeylerin öncüsü olmak para kaybına yol açıyor olsa bile gelecekte yapılması muhtemel hataların önüne de geçebiliyor.


Bu noktada KPMG'nin yaptığı “2019 Küresel CEO Araştırması”nın “Belirsizlik döneminde liderlik” başlıklı makalesinde yer alan verilere göz atmamızda fayda vardır. Yenilik yaratmakta çalışanlarının yetkilendirilmiş hissetmelerini isteyen CEO'ların oranına göz atacak olursak küreselde bu oran %84 iken, Türkiye'de bu oran %60 seviyelerinde burada görüyoruz ki Türkiye'deki CEO'lar çalışanlarına yetki vermekte zorluk çekiyorlar.

Yenilik sürecinde "deneme-yanılmanın" kabul gördüğü bir kurumsal kültüre sahip olduğunu söyleyen CEO'ların oranına bakacak olursak küreselde %56 oranını görmemize karşın, Türkiye'de %40 oranlarında seyrediyor. Bu araştırma bize gösteriyor ki yeni araştırmalar ve deneme-yanılma yöntemlerine ayrılan iş gücü ve zaman oranı hem küreselde hem de Türkiye'de düşük bir seviye gözlemlenmekte, bu durum gelişiminin önündeki en büyük engellerden görebiliriz. Gelişmek ve değişmek için yeniliklere daha açık olmalıyız.

Geçmişte teknolojik gelişmelerin ilerleyiş hızı daha yavaş bir grafik seyretmekteyken günümüzde teknolojik gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor. Bu durumda geleceği okuyabilen bireyler yetiştirip onların kararlı bir ilerleyiş içerisinde olmalarını sağlamalıyız.

KPMG'ye Göre Çevik olmak ya da geride kalmak;

“Büyük ölçekli üretimle rekabet avantajı elde etmek üzere kurulmuş olan köklü şirketler, daha küçük ama daha çevik olan piyasa oyuncularının rekabette bir adım öne geçtiğini fark ediyorlar. Bazı sektörlerde (örn. finansal hizmetler) yaşandığı üzere; sektörü kökten değiştiren oyuncular, değer zincirinin temel unsurlarını hedef alıyor. Finansal teknoloji şirketlerinin ödemeler sektörüne girişi, bu durumun iyi bir örneği. Aynı zamanda, müşterilerin ihtiyaçları hızlı bir şekilde değişiyor ve ileri teknolojiler de gelişmeyi sürdürüyor. Bu duruma uyum sağlamak için, şirketler çalışma biçimlerini kökten değiştirmek zorundalar. Buda, daha fazla müşteri odaklı olmayı, yenilik hızını artırmayı ve kurumsal sınırları aşan iş birlikleri yapmayı gerektiriyor. Türkiye'deki CEO'ların ve küresel CEO'ların yarısından fazlası iş dünyasının yeni kuralının çeviklikle hareket etmek olduğu ve değişimin gerisinde kalmanın iflasla sonuçlanacağı fikrine katıldığını belirtiyor.“ (KPMG, Belirsizlik döneminde liderlik)


Çevikliğe verilen önem grafiğine göz atacak olursak; küreselde 2018 yılı grafikleri için %56 görülürken, 2019 grafikleri için %67'yi görmekteyiz. Türkiye'de çevikliğe verilen önem grafiğine baktığımızda 2018'de %76 iken, 2019'a geldiğimizde %56'ya gerilemiş. Bu grafikten de anlaşılacağı üzere çevikliğimizi her geçen gün kaybetmeye devam ediyoruz. Çevikliği arttırmak için teknolojik dinamiklerimizi değiştirmeli ve bu değişime ayak uydurmamız gerekmektedir.

KPMG'nin CEO araştırmasında yer alan önümüzdeki 3 yıl içerisinde şirketlerin büyüme stratejilerinde olumlu gelişmeler görmekteyiz.

  • Üçüncü Taraflarla Stratejik İş Ortaklıkları (Türkiye'de %36 – Küreselde %34)

  • Organik Büyüme (Türkiye'de %28 – Küreselde %25)

  • Ortak Girişim (Türkiye'de %16 – Küreselde %15)

  • Dış Kaynak Kullanımı (Türkiye'de %16 – Küreselde %10)

  • Birleşme ve Satın Almalar (Türkiye'de %4 – Küreselde %17)

Oranlara bakacak olursak üniversiteler için de aynı sonuca varabiliriz. Üniversitelerin kurumlarla olan ilişkilerindeki gelişim, potansiyel öğrenciye dayalı olarak organik büyüme ve gelişme, diğer kurumlarla gerilen ortak girişimler, dış kaynaklardan destek alma ve satın almalar doğru orantı göstererek üniversitelerin teknolojik değişime ayak uydurabileceklerini düşünüyoruz.

Türkiye Emin Adımlarla İlerlemeli!

   Üniversiteler için potansiyel eğitim öncelikleri her sene farklılıklar gösteriyor. Her yıl öncelikleri değişen üniversiteler bir sene teknolojik değişim gerçekleştirirken, bir diğer sene bilimsel dönüşüme ayak uydurmaya çalışıyorlar.


Her kurum gibi üniversiteler de ülkesel sorunlardan etkilenebilir. Teknolojik değişim ve bilimsel dönüşün işin sadece iki parçası bunun dışında bu faaliyetlerde etkin rol oynayan faktörler olarak; mantalite, teknik alt yapı, güvensizlik ortamı, siber güvenlik sorunları ve maddi külfetler ciddi rol oynayan faktörler arasında yerlerini alıyor.

KPMG'nin CEO araştırmasında ilgi görmesi gereken başlık; “Siber alanda değişime uyum”

“Küresel CEO'ların yüzde 69'u, şirketlerinin olası bir siber saldırıya hazırlıklı olduğunu belirtiyor. Türkiye sonuçlarına baktığımızda ise bu oranın geçen sene yüzde 12 iken, bu sene yüzde 48'e yükseldiğini görüyoruz. Bununla birlikte olası bir siber saldırının “beklenen bir durum olduğu” ifadesine katılan CEO'ların oranı geçen sene yüzde 40 iken, bu oran 2019'da yüzde 64'e ulaşıyor.” (KPMG, İçeriden gelen değişim)

Olası bir siber saldırıya karşı genel olarak hazırlıklı olma durumlarına bakacak olursak; küresel alanda 2018 yıl grafiklerinde %51'lik bir güven söz konusuyken, 2019 yılına geldiğimizde küresel grafik %69'u gösteriyor. Türkiye grafiklerine baktığımızda 2018 yılında %12 olan güven oranı %48'e yükseliyor. Küreselde ve Türkiye'de siber güvenlik konusu yıllardır konuşulan ve geliştirilen bir konu olduğu için güven az olsa da artış gösteriyor. CEO'ların siber güvenliğe gösterdiği bu önemi üniversitelerde de gözlemlemekteyiz. Üniversiteler siber güvenliklerine öncelik vererek yeni adımlar atmaya devam ediyorlar.

Bu noktada KPMG'nin başka bir grafiğine daha göz atmakta fayda var. CEO'ların ve üniversitelerin ortak payda da beklentilerini karşıladığını inandığımız bu grafikte, Güçlü bir siber güvenlik stratejisi, paydaşlarımızla karşılıklı güveni sağlamak için kritik öneme sahip” ifadesine katılan CEO'ların oranı ve üniversitelerin oranı benzerlik göstermektedir. Küreselde baktığımızda 2018 grafiklerinde %55 ve 2019 grafiğinde %69 olarak seyrederken, Türkiye'de bu düşünce 2018'de %60 ve 2019'de %40 olarak düşüş gözlemlenmiş. Her ne kadar düşüş gözlense de karşılıklı güven olmadığı sürece işlerin ilerlemesi de o kadar yavaş olur. Karşılıklı güven konusunda şirketlerin ve üniversitelerin kendilerine, çalışanlarına ve müşteri/öğrencilerine daha fazla güven vermeyi önemsemeleri gerekiyor.

Başlıkta da geçtiği gibi “Türkiye Emin Adımlarla İlerlemeli!” cümlesinde emin adımlarla ilerlemenin önemine vurgu yapıyoruz. KPMG'nin CEO araştırmasında da gözlemlendiği gibi CEO'ların Yeni teknolojiye yatırım yapmak ya da iş gücünün beceri ve yetkinliklerini geliştirmeye yatırım yapmak için hevesli olduklarını görüyoruz. Küreselde yeni teknolojiye yatırım %68 iken, Türkiye'de bu oran %72 oranında görüntüleniyor. Bu oran güzel gibi görünse de yeni teknolojiye yatırımın planlı, programlı ve bilinçli bir şekilde yapılması taraftarıyız. Planlı ve programlı bir gelişim gerçekleşmemesi yukarı yönde bir gelişim grafiğinden daha çok aşağı yönde bir çöküşe neden olabilir. Her zaman için bilinçli gelişim gerçekleştirmekte fayda vardır.


Güvensizlik Ortamı Herkesin Sorunu

Türkiye üniversitelerinde genel kanı teknolojik değişimi hemen sağlayabilecekleri düşünseler bile yukarıda saydığımız engel faktörlerinden dolayı kurumlar kendi içlerindeki çalışanlara ve hizmet alabilecekleri kurumlara ön koşullu bir güvensizlik besleniyor. Bu yargıyı kırıp bir şekilde karşılıklı adımları atmalıyız.


Bu noktada yine KPMG'nin yaptığı “2019 Küresel CEO Araştırması”nın “Bilinmeyen Sular” başlıklı makalesine göz atmakta fayda var. Bu araştırmada Türkiye'deki kurumların “Küresel ekonomiye ilişkin 2 yıllık büyüme beklentilerine güven – ülke bazında” sıralanmış. Yaşanan bu güvensizlikten CEO'lar ciddi etkilenme içerisindeler, bu çıkarımdan yola çıkacak olursak üniversitelerinde hemen hemen benzer güvensizlik sorunu yaşadıklarını söyleyebiliriz. KPMG'nin ülke bazında güven oranları şu şekilde;

   Türkiye: 2018 / %88 | 2019 / %68    ABD: 2018 / %52 | 2019 / %87    İspanya: 2018 / %56 | 2019 / %64    Hollanda: 2018 / %58 | 2019 / %58    Japonya: 2018 / %85 | 2019 / %62    İtalya: 2018 / %58 | 2019 / %60    Hindistan: 2018 / %89 | 2019 / %53    Almanya: 2018 / %70 | 2019 / %50    Çin: 2018 / %79 | 2019 / %48    Fransa: 2018 / %69 | 2019 / %44    Birleşik Krallık: 2018 / %77 | 2019 / %43    Avustralya: 2018 / %74 | 2019 / %38

Güvensizliğin artmasındaki en büyük neden içe kapanık kompleks yapılar halinde bir küme oluşturan üniversiteler ve kurumlardan kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü içe kapanık kurumlar biraz olsun dışa açılmaya başladıklarında çevresindeki cevherlerin farkına varabiliyor ve gelişimi daha hızlı yakalayabiliyorlar.

KPMG'nin 2 yıllık büyüme beklentilerine göre güven seviyeleri (Türkiye) grafiğine bakacak olursak tabloyu daha net analiz edebiliriz.

  • Ülke Bazında Güven Tablosu 2018'de %48'ken, 2019 yılına geldiğimizde ülkemizde büyüme beklentilerine güvenin %88'e çıktığını görüyoruz. Bu oran bize gösteriyor ki gelişimi ülkece benimsemiş ve istekli durumdayız.

  • Küresel ekonomi araştırmasında 2018 verileri %88'ken, 2019 yılına geldiğimizde küresel ekonomiye güvenimiz azalarak %68'e düşüş göstermiş. Bu durumun küresel sermayenin belirsizliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz.

  • Endüstri bazında büyüme güveninde 2018 verilerinde ve 2019 verilerinde %84'lük bir seyir gözlemlemekteyiz. Endüstri büyüme beklentilerine istikrarlı bir şekilde doğru hedefler koyabiliyor ve güven ortamını sağlayabiliyor.

  • Şirketlerin büyüme beklentilerine güvenine bakacak olursak; 2018'de %84'lük bir büyüme beklentisi güveni görebilirken, 2019 yılında şirketlerin büyüme beklentilerine güveninde artış gözlemlemekteyiz.

  • Üniversitelerde CEO araştırmalarındaki gibi potansiyeline güvenmesi durumunda gelişimi sağlayacaklarından şüphemiz yok, nitekim gelişim değişimi değişimde daha fazla gelişiminin kapılarını kurumlar için açacaktır.


Bilimde ve Teknolojide Değişim Uzaktan Eğitimde (E-Eğitim)

Gelişen ve değişen üniversitelerin daha hızlı gelişmesini sağlayan en önemli yapı taşı uzaktan eğitimdir. Yeniliklere kucak açacak bir üniversite kesinlikle ilk önce uzaktan eğitimden başlaması gerekmektedir. Nedenine gelecek olursak; çevresel reform getirmek için yüzeysellikten uzak bir yapı sunduğu için uzaktan eğitim öncelik olmalıdır.


Önümüzdeki verilere baktığımızda da bu sonuçları görmekteyiz. Artık üniversiteler uzaktan birimlerine önem vermeye başladılar. Üniversiteler derslerini E-Ders haline getirdi, canlı sınıf ile birebir ders işleme imkanını kullanmaya başladı, sınavlarını LMS sisteminden gerçekleştirebiliyor, toplu sınavlarını sınav organizasyon sistemleriyle çözümleyebiliyor.


Bizim de öncülüğünü yaptığımız sistemleri sıralamamız gerekirse;

  • Eğitim365 (Üniversite - ALMS) - Örgün ve Uzaktan Eğitim Yönetim Sistemi

  • Eğitim365 (Üniversite - ASYNC) - OBS ve ALMS Senkronizasyon Aracı

  • Sınıf365 (Perculus Plus) - Uzaktan Canlı Eğitim Sanal Sınıf Platformu

  • Sınav365 (ASOYS) - Sınav Organizasyon ve Yönetim Sistemi

  • Plan365 (APLAN) - Üniversite Zaman Çizelgesi Sistemi

  • Eğitim365 (Üniversite - ATUBE) - Kurumsal Video Yayınlama ve Raporlama Sistemi

  • İçerik365 (5i) - YÖK'ün Zorunlu 5i Derslerinin Tüm İçerik ve Soru Bankaları

  • Eğitim365 (K12 - İKampüs) - Okul Yönetim Sistemi

  • Sertifika365 (Sertifika Merkezi) – Sertifika Üretme, Gönderme, Basma ve Saklama Sistemi


Gelişimin ve Değişimin Evrimi

Görev süreleri CEO'lar için olduğu gibi üniversiteler için de önem arz etmektedir. Bir yönetici kurumun başına geçtiğinde kurumu değişmeye götürmeden önce kendisinden önceki yöneticilerin hangi icraatları gerçekleştirdiklerini görmeleri gerekiyor. Bunun ile birlikte yeni icraatlar gerçekleştirile bilinsin.


KPMG'nin araştırmasına göre, kendi tecrübe veya sezgileriyle çeliştiği için verilere dayalı öngörüleri dikkate almadıklarını belirten CEO'ların oranı küresel 2018 grafiğinde %67 olarak görülürken, 2019'da bu oran %71'i görüyor. Türkiye'ye bakacak olursak; 2018'de %84 olan bu oran 2019'da %76 olarak grafiklendirilmiş.


Bu verilerden yola çıkarak gelişim ve değişimin evrimsel sürecinde üniversite ve kurum CEO'larının tecrübe ve sezgilerine daha çok güvendikleri görülüyor. Bu noktada gelişim ve değişimi benimseyen yöneticiler bulundukları pozisyonlarda daha uzun süre kalabiliyorlar.


Sonuca Gelecek Olursak;

Gelişim için değişim ve değişim için güven ortamının sağlanmasına ihtiyaç duyuluyor. Kurumların ve üniversitelerin daha dışa açık bir yapıya bürünüp teknolojik değişimi kabullenerek çevrelerini ve kendi öz benliklerine olan güveni ve inancı arttırmaları gerekiyor.


Makalemizi okuduğunuz için teşekkür ederiz. Advancity'i takipte kalarak daha fazla içeriğimize ulaşabilirsiniz.


Kaynaça:

  • KPMG/KPMG, “2019 Küresel CEO Araştırması”, erişim: 11.11.2019, https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2019/10/2019-ceo-outlook.html

  • KPMG/KPMG, “Bilinmeyen sular”, erişim: 11.11.2019, https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2019/11/bilinmeyen-sular.html

  • KPMG/KPMG, “Belirsizlik döneminde liderlik”, erişim: 11.11.2019, https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2019/11/belirsizlik-doneminde-liderlik.html

  • KPMG/KPMG, “İçeriden gelen değişim”, erişim: 11.11.2019, https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2019/11/iceriden-gelen-degisim.html

  • KPMG/KPMG, “CEO'nun Evrimi”, erişim: 11.11.2019, https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2019/11/ceonun-evrimi.html

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

תגובות


bottom of page